BIST 100
11.294,48 2,23%
DOLAR
41,3840 0,23%
EURO
48,6411 -0,26%
GRAM ALTIN
4.903,41 1,35%
FAİZ
39,76 -0,20%
GÜMÜŞ GRAM
57,33 3,22%
BITCOIN
115.540,00 0,13%
GBP/TRY
55,7760 -0,55%
EUR/USD
1,1746 -0,36%
BRENT
66,68 -1,13%
ÇEYREK ALTIN
8.017,07 1,35%
Adana Açık
Adana hava durumu
24 °

MÜFTÜ ARUK: “TÂZİYE VE ÂDÂBI”

Ekran Resmi 2020-02-10 08.48.11

Pozantı Müftüsü Seyfullah Aruk:

 “TÂZİYE VE ÂDÂBI”

Pozantı İlçe Müftüsü Seyfullah Aruk, 7 Şubat 2020 Cuma
Pozantı Camilerinde verilen vaazda, çok önemli bir konuya değinerek,  “Taziye ve Adabı”  başlığı altında cenazelerde, yemek verme
zorunluluğunun, dinen  caiz olmadığı gibi,
taziye adabına da uygun değildir” şeklinde, 
“SES” getiren açıklaması aynen aşağıdaki gibidir.

“Sözlükte, “birine sabır telkin etmek” anlamındaki taziye;
terim olarak yakını vefat eden kimseleri sabır ve metanet göstermeye teşvik
etmeyi, baş sağlığı dilemeyi, onları teselli edip acılarını paylaşmayı ifade
eder. Tâziye kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemekle birlikte her canlı için
ölümün kaçınılmaz olduğunu ve sonunda herkesin Allah’ın huzuruna varacağını
bildiren âyetler (Âl-i İmrân, 3/185; Enbiyâ, 21/35; Ankebût, 29/57) insanların
ölüm gerçeği karşısında düzgün bir hayat yaşamalarının gerekliliğine işaret
etmektedir. Bakara suresinin 154-156. âyetlerinde Allah’ın, insanları çeşitli
sıkıntı ve kayıplarla imtihan ettiği, ölümün de bunlardan biri olduğu
belirtildikten sonra bunları sabır ve metanetle karşılayanlar Allah’ın rahmet
ve hidayetiyle müjdelenmektedir.

Tâziye kavramı bazı hadislerde geçmektedir. Abdullah
b. Mes‘ûd’un rivayet ettiğine göre Peygamberimiz (sav); “Başına bir musibet
gelene tâziye ziyaretinde bulunan kimseye, musibete uğrayanın sevabı kadar
sevap verilir” buyurmuştur. (İbn Mâce, “Cenâiz”, 56; Tirmizî, “Cenâiz”, 71)

Diğer bir hadiste, yaşadığı bir ölüm acısından dolayı
mümin kardeşine tâziyede bulunan kimseyi Allah’ın, kıyamet gününde herkesin
gıpta edeceği güzellikte bir elbiseyle donatacağı bildirilir. Bazı hadislerde
Peygamberimiz (sav)’den tâziye örnekleri yer almaktadır. Meselâ oğlu vefat
etmek üzere olduğu için büyük acı çeken kızı Zeyneb’i, “Veren de alan da
Allah’tır, O’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır” şeklinde teselli
etmiştir. (Buhârî, “Cenâiz”, 33; Müslim, “Cenâiz”, 11) Bu ifadeler, sonraki
dönemlerde müslümanlar arasında yaygınlaşan tâziye sözlerine örnek olmuştur.
Çocuğu ölen Muâz b. Cebel (ra)’e Resûl-i Ekrem’in yazdığı rivayet edilen taziye
mektubundaki; canlarımız, mallarımız ve aile fertlerimizin Allah tarafından
bize bağışlanmış tatlı hediyeler, geçici bir süre için yanımıza bıraktığı
emanetler olduğu belirtilir ve Allah’ın, evlât vererek kulunu sevindirmesi
gibi, onu geri alması halinde kulunu mükâfatlandıracağı, ancak böyle durumlarda
Allah’ın rahmetine, mağfiret ve hidayetine erişmek için sabretmek gerektiği,
ağlayıp sızlamanın, gideni geri getirmeyeceği ifade edilir.

Ca‘fer b. Ebû Tâlib şehid olduğunda Resûlullah (sav)
etrafındakilere Ca‘fer’in ailesinin üzüntüleri sebebiyle yemek hazırlayacak durumda
bulunmadığını söylemiş ve onlara yemek yapmalarını öğütlemiştir. (Tirmizî,
“Cenâiz”, 21; İbn Mâce, “Cenâiz”, 59) İslâm âlimleri, bu rivayetten hareketle
cenaze evine yemek götürmenin sünnet olduğunu belirtmişlerdir. Uygulamada da
ölü evinde, tâziye süresince yemek pişirilmez, cenaze yakınlarına ve tâziye
için gelenlere ikram edilmek üzere komşular yemek getirirler.

 Bütün bu açıklama
ve uygulamalardan hareketle günümüzde cenaze sahiplerinin yemek vermek zorunda
kaldığı uygulama, dinen caiz olmadığı gibi ahlaken de uygun değildir. Çünkü
herkesin imkânının aynı olmadığı aşikârdır. ‘Cimri, babasının arkasından yemek
de vermedi, hayır işlemedi’ gibi eleştirilere ve mahalle baskısına maruz
kalmamak için kimisi evindeki geçim kaynağı olan ineğini kesmek zorunda
kalıyor, kimisi etrafındaki insanlardan borç para isteyerek adeta eziliyor,
kimisi de gayri meşru yollara başvurarak dinimizin asla cevaz vermediği faizle
kredi çekip taziye yemeği vermek zorunda kalmaktadır. Halbuki faizle yapılan
hiçbir işte hayır yoktur.

Ölü evinin, gelen- gidenlere yemek hazırlaması mekruhtur,
bid’attır, aslı esası yoktur.Çünkü böyle yapmakla ölü ailesinin sıkıntı
ve kederi bir kat daha arttırılmış olur, meşguliyetlerine meşguliyet katılmış
ve cahiliye döneminin adetlerine benzetilmiş olur.

Ölünün akraba ve komşularının üç gün boyunca ölü evine
yemek yapıp götürmesi sünnettir ve bu sünnetin günümüzde yeniden ihya edilerek
komşular arasında sevgi, güven, yardımlaşma ve kardeşlik bağlarının yediden
güçlendirilmesi elzemdir.

Ayrıca ölünün, kırkıncı veya elli ikinci gecesi yada
ölümünün sene-i devriyesi ile ilgili delil olabilecek hiç bir şey vârid olmamıştır.Böyle
geceler için özel merasimler tertip etmek asla doğru olmadığı gibi bid’at ve
hurafeden başka bir şey değildir. Ölünün arkasından yapılması gereken en güzel
şey, dua etmek, sadaka vermek ve onun, hayatta iken hoşlanmayacağı kötü
davranış ve yanlışları terk etmektir. Bunlar da şu veya bu geceye tahsis
edilmez.

Yapılan her türlü ibadetin sevabı geçmişlerimize
hediye edilebilir. Bu sebeple insanlara yemek yedirmek, onun adına hayır
yapmak, tatlı ikram etmek ve bunun sevabını da geçmişlerimize hediye etmek caizdir.
Ancak bu, taziye günlerinden sonra her zaman yapılmalıdır.

Ölümün kime, nerede ve ne zaman geleceğini hiçbirimiz
bilemeyiz. Onun için ölüm sonrası hayata, imkanımız varken, canımız boğazımızda
iken, her türlü fırsatlara sahip iken hazırlığımızı yapmamız hepimizin üzerine
düşen en önemli görevidir. Ahiret hayatımıza zarar verecek her türlü
yanlışlardan, kötülüklerden, kalp kırmaktan, hatır yapmaktan, kul hakkı
yemekten, gurur, kibir, başkalarını aşağılama, yalan, gıybet gibi kötülüklerden
uzak durmak gerekir. Çünkü bu dünya, insan sirkülasyonunun yaşandığı, sırası
gelenin gidip yerine yenilerinin geldiği durak misali bir yerdir. Bunun en
canlı ve en bariz örneği; depremde, çığ felaketinde, uçak kazasında yada hiç
beklemediği bir anda farklı vesilelerle hayatını kaybeden kardeşlerimizdir.

Bu vesileyle canlarını, bu vatan, bu millet, bu
devlet, bu bayrak, bu din uğruna feda etmiş olan tüm şehitlerimize, deprem, çığ
gibi felaketlerde ve farklı kazalarda hayatını kaybetmiş olan tüm kardeşlerimize
Rabbimden rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum, yakınlarına da sabrı
cemiller niyaz ediyorum.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?