BIST 100
10.372,04 -0,10%
DOLAR
41,3560 0,07%
EURO
48,5860 0,02%
GRAM ALTIN
4.845,64 0,36%
FAİZ
40,66 -0,05%
GÜMÜŞ GRAM
56,14 1,62%
BITCOIN
115.542,00 -0,61%
GBP/TRY
56,1267 -0,06%
EUR/USD
1,1734 0,00%
BRENT
66,99 0,93%
ÇEYREK ALTIN
7.922,63 0,36%
Adana Açık
Adana hava durumu
30 °

DAMDA KUŞ NÖBETİ

Ekran Resmi 2023-04-05 18.19.04

DAMDA KUŞ NÖBETİ

Aile kuş nöbetçisi
olarak beni tayin etmişti. Her yılın bu haftalarında, yani Haziran/Temmuz
içinde bulgurluk buğday
kaynatılırdı. Avluya kurulmuş iki veya üç kazanın ateşi ikindi vakti yakılır,
tam karanlığa girilirken haşlanmış buğday kovalarla çekilip damdaki savanlara
serilirdi. Bazıları bu işleme “Bulgur
Kaynatmak”
, kimileri de “Hedik
yapmak”
yahut “Hedik Kaynatmak”
da derdi.

Bizde,
halamda buğday kaynatılmışsa ertesi sabah mesaiye başlardım. Dama çatılmış çamaşır çatallarından yararlanılarak
yapılan ve Kızılderili çadırına benzeyen gölgeliğe sığınır; buğdayı kumrulara,
serçelere karşı korurdum. Çamaşır Çatalını bilmeyenler vardır, anlatalım;
yaklaşık iki metre boyunda, uç tarafı (Y) şeklinde dal. Dam boyunca gerili
iplere serilen çamaşır, hele ıslakken, o denli ağırlaşır ki, ipin ortası yere
doğru eğim yapar. İşte bu eğimi önlemek için, iki veya üç yere, dalın (Y) tarafı
ipi kucaklayacak şekilde çatal dikilirdi.

Savanlara
serilmiş buğday kumru ve serçeler için  biyolojik mıknatıs gibiydi. Mübarek
hayvanlar gruplar halinde öyle bir dalış yaparlardı ki, ucuna çaput bağlanmış kargıyı birkaç dakika
sallamadığım takdirde savanın yarısı temizlenebilirdi. Gerçi hayvancıklar da
nasiplensin diye az biraz torpil geçerek ona kadar sayar, daha sonra kovardım.

Yanımda
mutlaka toprak su testisi ve ile
ağzına ters çevrilerek yerleşmiş bardak olurdu. Bir de ara-sıra yoklamaya gelen
büyükler meyve, tatlı, dondurma cinsinden nevaleyi ihmal etmezlerdi.

O günleri
andıkça, bazı şarkılar-türküler bugün bile kulağımda yankılanır. O yıllar
Adana’nın çok zengin olduğu dönemlere denk düşer. Sanırım Türkiye’de en çok radyo-pikap-plak satılan yerlerin
başında idi
memleketimiz. Radyosunu, pikabını alan, konu-komşuya hava atmak
için sonuna kadar açardı. Damda olunca da, her yönden gelen ruh gıdalarından
ister istemez istemez kısmetlenirdim. “Asmalar
da, aman kol uzatmış dallere - Hiç mi gülmeyecek benim de yüzüm - Ah yine
yeşillendi fındık dalleri - Ah bıçak, kara bıçak, babam dükkan açacak…”
gibi
türkülerden tutun da,  “Şehab-ı sureti ciba sana Haktan inayettir
- Ab ü tab ile bu şeb haneme canan geliyor - Visal-i yar ile mest ol, hayale
dalma gönül…”
gibi klasik şarkı ve gazellere kadar ne parçalar
ezberlemiştim damlarda kuş beklerken.

Görev iki ya
da üç gün sürerdi galiba. Birkaç kez okşanıp kuruduğuna kanaat getirilen ürün,
beyaz çuvallara doldurulup damdan aşağı indirilirdi. Yarım çuval kadarı, bulgur
değirmeni diyebileceğimiz dink’e  gönderilmek üzere avluda bekletilirken önemli
miktarı da “bermil” diye bildiğimiz
samanlı çamurdan yapılma, yaklaşık 200 kg kadar tahıl alabilen silocuklara
yerleştirilirdi. Bu silocukların üstündeki dar açıklık ağır bir tahta kapakla
korunurken, alttaki yumruk genişliğini geçmeyen delik de, burularak sıkıştırılmış
bezlerle kapatılırdı. Ne fare,ne böcek, ne de rutubet olmazdı bermillerde.

Avludaki
yarım çuval buğdayı bulgur haline dönüştürmek için gittiğim dink Saydam
Caddesi’ndeydi. Taşımayı eşek sırtında ve bir buçuk mecidiye (30 kuruş) isteyen eşekçiye 25 kuruş teklifimin kabulü ile
yapardım. Buğdayın yarısı pilavlık,
yarısı köftelik
çektirir ve  yine bir
eşekçi ile anlaşıp eve getirirdim.

 Yıllar sonra bulguru önce bakkallardan,
kesmedi, marketlerden almaya başladık. Olan, kuşlara oldu…

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?