Bazı tesadüfler ya da rastlantılar insanın geleceğini şekillendiriyor. Çok silik olsa da benim başıma böyle birşey geldi diye düşünüyorum. Okuyucularım yaşamımın bir çok aşamasını bilir. O yüzden, bilmece gibi konuşmak yerine meramımı hemen anlatmaya başlayayım.
1968 yılında Ankara’da Ulus Gazetesi’nde stajyer olarak mesleğe başladım. Staja başladığım gün neler olduğunu daha önceki bir yazımda anlatmıştım. Ancak, şimdi düşünüyorum da ufak gibi görünen bir olayı atlamışım.
O da şu. Ulus gazetesinde yaptığım “Ankara’nın En Ucuz Eğlence Yeri: Gençlik Parkı” ve “Maraş Dondurmacısı” adlı haberlerimden sonra beni gece nöbetçisi olarak çalıştırmaya başladılar. Çünkü daha yararlı oluyordum.
O tarihlerde yurt muhabirleri, haberlerini gazetelerine telefonla bildiriyorlardı. Telefon bağlatmak gündüzleri sorun olduğu için genelde geceleri telefon trafiği yoğun oluyordu. Tabii ki, Ulus gazetesinin Anadolu muhabirleri de aynı yolu izliyorlardı. O yüzden ben de daktiloyu 10 parmak kullanıp süratli yazdığım için geceleri nöbete kalmaya başlamıştım. Gece nöbetçisi olarak ustam da Muzaffer Yurtçu idi…
Sonradan Muzaffer Yurtçu’nun Çoban abinin kuzeni olduğunu öğrendim.
Tabii ki Yurtçuların akrabalığını Adana’da çalışmaya başladığım için öğrendim.
Böyle bir rastlantı, böyle bir tesadüf nasıl olabildi? Nasıl denk geldi? Ve ben buna niye tanık oldum? Hâlâ anlayabilmiş, akıl edebilmiş değilim.
Demek ki bazen tesadüf gibi görülen olaylar, insan yaşamında etkili olabiliyor.
Ekte Çoban Yurtçu ve eşi Kamuran Yurtçu’nun bir fotoğrafını ekliyorum. Her ikisini de rahmetle, hürmetle ve minnetle anıyorum.
Böyle bir tesadüfe de can kurban diyorum.
Bu seferlik de bu kadar.
Kalın Sağlıcakla.
Pozantı Gazetesi’nde beni okumaya devam edin.