
BEDAVA SİNEMADA FİLİM ATLATILIRDI
Çocukluğumuzun Adanasında Nisan günleri daha mı sıcak
olurdu ne? Stadyumda yapılan 23 Nisan törenlerinde bir kaç çocuk, bazen bir
öğretmen düşüp bayılırdı...
Her yıl, 21 ya da 22 Nisan´da yazlık sinemalar sezonu
açarlardı. İlk birkaç gün beleş olurdu gösterimler.. İki veya
üç film oynatılırdı.
Ben de bir-iki kez gidebildim. En başta, “Neden
beleş?” sorusuna cevap bulmaya çalıştımsa da, başaramadım. Fakat,
filimlerin akışında bir kaç kez konudan kopma olduğunu da fark etmedim değil. O
durumda, müzmin sinemacılar bir anda “Atlattı!..” diye
bağırırlardı. Atlatmak, sinema dilinde, filmin belli bir kısmını makaslamak
demekti. Diyelim ki, orijinali 1 saat 20 dakika olan film, bir de bakıyorsunuz
45 dakika sonra bitivermiş...
Birinde, Tarzan´ı kurtarmaya gelen Ceyn´i
sımsıkı sarıp ağaca asmışlardı. Sadece bir saniye sonra, Ceyn gelip Tarzan´ı
kurtardı. Bir başkasında da, Eşref Kolçak sevgilisi ile Boğaz
temaşasında iken, bir sonraki sahnede hapishaneye düşmüş, saz çalan
bir kader kurbanını kafa sallayarak dinliyordu...
HER TARAF SİNEMA
Eskiistasyon çocuğuyuz... İstiklal ve Esendam bize
yakın. Bu ikincisi, genişçe bir karo atölyesinin damında. İsmi de oradan
geliyor mutlaka... Biraz daha yürüdüğümüzde, Zafer Sineması var.
Ziyapaşa Bulvarı üstünde de başta yazlık Erciyes olmak üzere
yine sinemalar; Bulvar, Sular, Yıldız, Bahar…
Anımsayabildiklerimden birkaç isim daha; Yeni,
Şan, Halk, Bağdat, Aile, Ses, Cemalpaşa, Kanal, Renk, Venüs,
Kent, Köşk, Yeşilevler, Narlıca, Nur, Yavuzlar, Alemdar, İpek, Sema, Çamlı,
Çiçek, Renk, İstanbul Sinemaları... Eminim, sayabildiklerim
kadar sayamadıklarım var. Zaten televizyonun bilinmediği, klimanın duyulmadığı
zamanlarda yaz akşamlarının ilk saatlerinde kimse uyuyamazdı ki.
23 Nisan´ı hepsi de beleş filmle karşılardı. Bir
tek Işık Sineması yapmazdı böyle şey... Işık, şimdiki yeni
Belediye Binasınn bulunduğu arsada idi. Kavisli, hayli zarif bir perdesi
vardı. Biz çocuklar sevmezdik burayı. Tıpkı bazı ünlü İstanbul Sinemalarındaki
gibi, tek film oynatırdı. Üstelik, giriş daha da pahalıydı.
Diğerlerine 40 kuruşla girip iki film izlerken, burada
1 Liraya tek filim... Büyüklerimiz ise Işık´tan başkasına gitmezdi. Sebep;
gelenlerin kalitesiymiş... Sadece gerçek beyefendiler yanlarında zarif
hanımefendilerle gelirmiş...
BELEŞİN TADI MI?
Doğru, filimler kesilir, yani atlatılırdı. Bazen öyle
olurdu ki, makaslana makaslana 20 dakikaya falan düşmüş birkaç şerit birbirine
eklenirdi. Bu sefer de, Ayhan Işık´la başlar, Hazım Körmükçü´nün
Osmanlı zamanını canlandıran sahneleri ile biterdi. Ama gene de, öyle
mutlu bir kalabalık olurdu; dersiniz ki beleş sinemalarda, her kes gülümsüyor,
her kes neşeli...
Zamanla bir sinemacıdan öğrendik; projeksiyon ve ses tesisatının ayarını bu günlerde yaparlar, bir de sezonun yeni filmlerine ait fregmanları tanıtırlarmış. Hem masrafı da, satılan gazoz ve simitten fazlasıyla çıkarırlarmış... ( NURETTİN ÇELMEOĞLU)