BIST 100
10.372,04 -0,10%
DOLAR
41,3560 0,07%
EURO
48,5860 0,02%
GRAM ALTIN
4.845,64 0,36%
FAİZ
40,66 -0,05%
GÜMÜŞ GRAM
56,14 1,62%
BITCOIN
115.947,00 -0,26%
GBP/TRY
56,1267 -0,06%
EUR/USD
1,1734 0,00%
BRENT
66,99 0,93%
ÇEYREK ALTIN
7.922,63 0,36%
Adana Açık
Adana hava durumu
34 °

DARICI DOLAĞI

Ekran Resmi 2023-04-05 18.19.04

DARICI
DOLAĞI

Sonbaharın gündüzleri törpüleyip kısalttığı
zamanlarda başlar, kışın sonuna kadar her akşam sokak- sokak gezerdi. Sırtında
beyaz çuval, elinde gemici feneriyle dolaşırken ara sıra “Tazze gavırlmış daarıııeyy!..” diye başlar, otuz saniya kadar
sonra da tamamlardı: “Çıttııır-çıtır
gevreeeeyk!..”
Bir süre sonra da uzatıp sündürerek “Eğleeeenceee, sıcak sıccaaayk!..” vurgusu yankılanırdı.

Bizim için Mısır, Nil Nehriyle hayat bulan,
firavunlarıyla meşhur ülkeydi. Şimdilerde mısır dedikleri tahılın bizde tek adı
vardı; darı. “Darı kebabı”,
mevsiminde, kömür üstünde pişirilen darıydı. Kaynamış mısır yoktu, “gaynamış darı” vardı. Patlamış Mısırın
adı da “Kavrulmuş darı” olarak
gelenek tescili görmüştü. Bağımızda sadece darı ekilir, darı derilirdi. Bizimkiler
iki karık da süpürge darısı ekerdi.
Üst püskülüne kadar iki darı arasındaki farkı botanik profesörleri bile çıkaramazdı;
o derece benzerdi birbirine.  Sezon
sonunda üst tarafı kesilip süpürgeciye verilir, yıllık süpürge gereksinimi
rahatlıkla karşılanırdı. Ben bugüne dek Süpürge Darısı’na “Süpürge Mısırı” denildiğini işitmedim.

Akşam yemeği ile çocukların uyku saati arasında
duyardık darıcının sesini. Haftada bir-iki bizim de canımız çeker, annemi razı
ederdik. Mendil ucundaki düğümü açıp onbeş-yirmi kuruşu çıkarırken ben de
tencerelerden birini kaptığım gibi fırlardım dışarı.

O yıllarda her yerde sokak lambası yoktu. Üstelik,
çıkmaz sokak da çoktu. Darıcı, mutlaka gemici feneriyle dolaşırdı. Alıcı
çıktığında, sırtındaki koca beyaz çuvalı indirir, ”iki bardağı beş kuruştan” dökerdi sahanımıza, tenceremize.  El yakmasa da, her zaman sıcak olurdu darısı.
Dayanamadım sordum. Arasına keçe
koyduğu içi-içe iki çuvalla koruduğunu söyledi. Keçeyi sordum, dizlerinden
aşağıya kadar dolanmış kalınca sargıyı gösterip anlattı; “Dolak da keçe. Ayağa dolanyor ya, onun için dolak demişler. Ne köpek,
ne ilan (
yılan), dişini geçiremez.
Karanlıkta gezyorum ya; bazı yerlerde it çetesi dakılır peşime. İlan filan
çıkar. Korukmam.
 İki çuval arasına dikince darıyı da sıcak
dutar beyle (
böyle).”

Kardeşlerim sabırsızlıkla bekliyordu darıyı. Birkaç
dakika içine “kapış-kupuş” bitirdik
mis kokulu yerli çerezi. Ne GDO, ne de gen diye sözcükler henüz icat edilmemişti
bizde. Sebzemiz sebze sebze, meyvemiz meyve meyve kokardı. Süt gibi süt içer,
yoğurt gibi yoğurt yerdik o yıllarda…

Darı tenceresinin dibine darı ektikten sonra
aklıma geldi, kardeşlerime anlattım dolağın ne olduğunu. Tabii keçede
zorlandım. Nur içinde yatsın, annem dilinin döndüğü kadar anlatmaya çalıştı
keçenin ne olduğunu. En çok da çobanların,
gece bekçilerinin
dolak sardığını, kepenek
denilen çoban giysisinin de keçe olduğunu o akşam öğrendik.

Ertesi gün okul dönüşü, annemin anlattıklarından aklıma geldi, yolumun üstündeki semerciye uğradım. Yüzümü kızartıp “Emmi vallaha billaha yarın sabah geri getirecem” diyerek bir parça keçe istedim. Gönlü-gözü tokmuş; koca bir parça kesip “Al yiğenim, senin osun” dedi. O akşam evimizdeki tek konu keçeydi. Hafta sonu, keçenin nasıl yapıldığını da babamdan öğrendik. O yıllar, o yıllardaki insanlar, ürünler, alışkanlıklar güzelmiş bee!..

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?