BIST 100
10.372,04 -0,10%
DOLAR
41,3560 0,07%
EURO
48,5860 0,02%
GRAM ALTIN
4.845,64 0,36%
FAİZ
40,66 -0,05%
GÜMÜŞ GRAM
56,14 1,62%
BITCOIN
115.990,00 -0,23%
GBP/TRY
56,1267 -0,06%
EUR/USD
1,1734 0,00%
BRENT
66,99 0,93%
ÇEYREK ALTIN
7.922,63 0,36%
Adana Açık
Adana hava durumu
33 °

EVLERİMİZ MUTLAKA BİR AVLUYA AÇILIRDI.

Ekran Resmi 2023-04-05 18.19.04

EVLERİMİZ MUTLAKA BİR AVLUYA AÇILIRDI

Çocukluğumuzun
Adana’sında avlusuz ev hayal bile edilemezdi. Çoğu, “çinko” dediğimiz oluklu galvanize saçla, tahta yahut teneke ile
çevrili olurdu. Teneke dediğimiz ise, kullanılmış gazyağı, zeytinyağı yahut
peynir tenekesinin açılıp yan yana getirilmesiyle sağlanırdı. O yıllarda gaz
yağı 20 litrelik teneke ambalajlar
içinde de ithal edilir ve bu nedenle boş teneke bol bol bulunabilirdi.

Arada
bir dikenli telle çevrilmiş avlu ile de karşılaşılırdı ki, bunlar ayrıca çeşitli
sarmaşıklarla donatılmış olurdu.
Dolayısıyla, ilkbahardan kış başına kadar pembe-mor çiçekli yeşil bir avlu
duvarları da görülebilirdi.

Bazıları
da, avlularını çevirmeyi bile düşünmez, açık bırakırdı. Hırsızdan pek
korkulmazdı. Zaten Adana’nın hırsızları da belliydi. Arada sırada bir şeyler
yitirildiğinde, bunu kimin almış olabileceği tahmin edilirdi. Galiba o
hırsızların gözü-gönlü toktu; ufak-tefek şeylerle yetinirlerdi.

Çevrili
olsun, olmasın, avluya giriş için bir mini köprüden geçmek şarttı. Çünkü, yollarımızın iki yanındaki drenaj
hendekleri
bulunurdu. Bunlar daha çok yağmur suyunun tahliyesinde çok
yararlıydı.

AT, EŞEK, İNEKLER

VE DEE “PİNESLER”

Her
sekiz-on avludan birinde inek besleniyor olmasını hiç yadırgamazdık.
Bazılarında birkaç inek bir arada olabiliyordu. Kış yağmurlarına karşı üstü
örtülü, en az iki tarafı açık bir alan yeterli olabiliyordu. Kuşkusuz, avlunun
bu tarz düzenlenmiş köşesine ahır
ismi veriliyordu. Ahırların çoğunda at ve bazılarında eşek de olabiliyordu.
Atlar daha çok bağ sahiplerinin özel arabalarına koşulmak üzere beslenirdi.
Eşek ise çilekeş, bakım sorunu olmayan ve üstelik ucuz bir taşıttı. Hem şehir içinde, hem de bağ yolu trafiğinde
mükemmel hizmet verirdi
: bir bakıma, canlı
pikap
sayılabilirdi; çünkü heybedeki yükle birlikte insanı aynı anda
taşıyabilirdi.

Geniş
ve sığırlı avluların orasında, burasında hayvanların bağlandığı kazıklar veya katran ağacından yapılmış kalın ve kavi
direklerdeki dövme demirden halkalar birer imza gibi dururdu. Sığır tayfası,
gün doğumundan hemen sonra hergele
dediğimiz sürüye katılır, gün batımında da geri dönerdi. Yüzlerce inek, tosun,
dana, boğa, kendi avlusuna yaklaşınca hiçbir müdâhaleye gerek kalmaksızın
sürüden ayrılır, bağlanacağı kazık veya halkanın yanına oturarak geviş getirmeye
başlardı. Hergelenin geçişinden hemen sonra, bazıları süpürge-kürek dışkıları
toplayarak ya gübre ya da yakacak amaçlı
biriktirirdi. O yıllarda, “tezek”
dediğimiz kokar-yakıt Adana’da da
kullanılmakta idi. Yanıltmış olmayalım; tezek’ten çok, bir Adanaca vurgusu ile Tezzek şeklinde telâffuzu daha
yaygındı.

ŞALGAMIN İYİSİ

AHIRDA OLURDU

Şalgam
üreticisi veya şalgam meraklısı ailelerin ahırları biraz daha muhkemdi. Bunlar,
ısıtılmadan bile ılık olurdu. Sanırız, şalgamın
iyisi de ahırlarda mayalanırdı
. Tahta fıçılara basılmış şalgam bir süre
ahırda tutulduktan sonra toprak küplere aktarılıp bu kez de soğuk havaya maruz
bırakılarak lezzetin üst düzeyine taşınmış olurdu. Bunların ticari takdimi de “Ayazlı, buzlu şalgam!” şeklinde
yapılırdı.

Hayvanlar
Aleminin avludaki uzantılarından biri de “Pinesler”
idi. Ne hikmetse, bazı büyükler “kümes”
yerine “pines” demeyi yeğ tutardı.
Bir kaçından da “Pine” şeklindeki
ifadeyi dinlemişizdir. Meyve ve sebze artıkları kümes hayvanları tarafından
tüketilirdi. Plastik, naylon ve metal ambalaj da olmayınca ve her türlü şişe de
iyi para ettiğinden, çok az çöp birikirdi. 
Her üç evden ikisi değilse, iki avludan birinde mutlaka küçük De olsa
bir kümes vardı. Folluk, yirmi-otuz
santim yükseklikte, yan yatırılmış bir sepetten ibaretti. Çıkan yumurtaya zarar
gelmesin diye, içine bir miktar da saman konulurdu. Saman; at, eşek ve inekler
için de tüketildiği için bir çok avluda, hararlar
içinde stoklanmış olurdu. Harar, farklı elyaftan kalın çekilmiş iplikle el tezgahında dokunmuş bezlerden yapılırdı.
Her sokakta bir veya birkaç zahire dükkanı olurdu ki, bunlar aynı zamanda saman
da satardı.

Adana
Güncesi

Bülent
BERATLI

HURMA CANAVARININ

MUMU DA SÖNÜVERDİ

Yazık, çok yazık oldu
adamlara!..

Ne güzel tutturmuşlardı;

“Aytaç Durak’ın getirdiği hurmalarla taşınan böcekler
Adana’yı kurutuyor!”
diyerekten. Son
zamanlarda bu iddialarına bir de tüy diktiler:

“Hurmalar bitince mısıra gelecek, işte o zaman
seyredin siz kılleti-kıtlığı!”

İşin tuhafı, Aytaç Durak’ın
adamları da “Fitosanitari Belgesi, yani
Bitki Sağlık Sertifikası ile ithal edildi ama, yine de bu hurmalarla gelmedi
diyemeyiz”
şeklinde belki safiyetle, belki de samimiyetle konuştukça,
bizimkiler coşuyordu:

“Nihayet itiraf ettiler!..” kabilinden avazlarla…

BÖCEK, HURMALARDAN

İKİ YIL ÖNCE Mİ GELMİŞ

Üniversitemizden iki doçent, 2005 yılında böcekle Mersin’de
karşılaşıldığını
yazmışlar. Gelen yabancı uzman hocalardan ikisi, normal
Çalıştay Programından sonra bir gün daha kalarak Üniversite’de bir toplantıya
katıldı. Ziraat Fakültesi Bitki Koruma
Bölümündeki toplantıya ilgi büyük oldu
. Büyükşehir ve ilçe belediyeleri de
temsilci yollamıştı, Ayrıca, tarım İl Müdürlüğü, Zirai Mücadele Müdürlüğü ve
bazı sivil toplum örgütleri de Fakülte toplantısında hazır bulundu. Öyle ki,
solan küçük gelince, bir büyük sınıfı boşaltmak zorunda kaldılar.

İşte, burada, 2004 senesinde iki hurmanın bir özel tesis
bahçesinde
kuruduğu için kesildiği, bir devlet görevlisi tarafından
açıklandı. Kesilen ağaçlardan biri tesis bahçesinde yakılmış, diğeri de taşınıp
gömülmüştü. Salondakiler, Çalıştay’da öğrendiklerini hatırlayarak adeta koro
halinde, “O zaman Adana’daki ağaçlar da
bu sırada böceklendi”
deyiverdiler. Çünkü, 6 yabancı uzmanın 6’sı da,
ağaçların yakılması ile böceklerin yok edilemediğini en az altışar kez
söylemişlerdi. Bir de, üstüne basa basa, bu kez belki de altmışar kez, “aman kesip taşımayın; öyle yaparsanız,
böceği taşımış olursunuz”
demişlerdi.

Birleşmiş Milletler’e bağlı UNSECO’nun Dünya Mirası olarak kabul ettiği
İspanya’daki Elche hurmalarından sorumlu Michel Ferry
şöyle yorumladı: “Daha ilk günden söyledim. Böceğin Adana’ya
gelişi 2005’ten en az iki yıl öncedir. Çünkü, böceğin görülebilir,
hissedilebilir olması için en az birbuçuk-iki yıl geçmesi gerekir. Örneğin
İspanya’da da, 1990’da ithal edilen ağaçlardaki böcek varlığı ancak 1993’te,
yani büyük tahribattan sonra fark edildi. Yani, 1995’te ithal edilen ağaçlar bu
açıdan masum sayılır.”

BÖCEK, ÜNİVERSİTE

KAMPÜSÜNE GİRMİŞ

Katılımcılar, Üniversite
kampusünde de böcek vurgunu yemiş ağaçların varlığından bahsedince, Büyükşehir
Belediyesi temsilcilerinden biri, “Elbette
olur; çünkü biz de hatalı davrandık. Hastalıkla mücadele edeceğiz diye, tıpkı
Mısırda, tıpkı İsrail’de, İspanya, İtalya, Fransa ve diğer yerlerde yapıldığı
gibi, kestiğimiz ağacı taşıyıp yakmaya götürdük. Güzergah, kampusün hemen
içinden geçtiği için de, taşıma sırasında uçan-kaçanlar gelip buradaki ağaçları
da vurdu”
dedi.

ÇEVRECİLERDEN HİÇ

BİRİ KATILAMAMIŞ!

Çukurova Televizyonunun
dinamik ve en çok izlenen programcılarından Abdürrahim Haklıkul, geçen hafta Abdülkadir Kaçar’la yaptığı programa böceği de konuk etti.
Haklıkul’a göre, her platformda kendilerini “çevreci” gösterenlerden hiç biri, neredeyse evrensel felaket diye tanımlanan böceğin Adana Çalıştayı’na katılmamıştı.
Haklıkul merak edip araştırmış ve Kaçar’ın “Tatlı
su çevrecileri”
diye nitelendirdiği bu kişilere davetiye gönderildiğini de
saptamış.

Haklıkul’un serzenişlerinde duygusallık kadar üstü örtülü (veya biraz aralık) öfke de vardı sanki. Bize göre, yerden göğe haklıydı Haklıkul… Zira, yazımızın girişindeki yalan-yanlış, mesnetsiz iddiaları ortaya atanlar, işte bu malum çevrecilerin en önde gelenlerindendi. Bir bakıma, böceğin mumu çalıştaya kadar ancak yanabildi. Araştırmacı -Yazar: “ Nurettin Çelmeoğlu)

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?