BIST 100
10.871,08 0,16%
DOLAR
41,9595 0,21%
EURO
48,9470 0,16%
GRAM ALTIN
5.336,85 -0,47%
FAİZ
40,04 0,10%
GÜMÜŞ GRAM
63,48 0,34%
BITCOIN
115.416,00 0,83%
GBP/TRY
55,7449 -0,38%
EUR/USD
1,1665 0,17%
BRENT
64,41 -1,84%
ÇEYREK ALTIN
8.725,75 -0,47%
Adana Açık
Adana hava durumu
21 °

KÜRRÜK, MERKEP

Ekran Resmi 2023-04-10 11.24.59

KÜRRÜK, MERKEP

Sözlüğe bakarsanız “kürrük” değil, “kürük” olarak yazılmıştır. Sözcükteki çift (R) vurgusu Adana ağzı gereği sayılır elbette. Hatta eşek bile Adanacada eşşek’tir. Kürrük, merkebin çocuğudur. Merkep, malûm, eşeğin nezaketen ambalajlı adı olur. Saygın biriyle konuşurken “Eşeğe binip gittim” yerine “Merkebe binip gittim” demek daha münasip düşer. Yine, sözlüğe göre, kürük eşeğin veya atın yavrusuymuş. Çocukluğumun Adana’sında ise bebek ya da çocuk yaştaki eşek yavrusuna “sıpa” yahut “sıppa”, artık yük taşımaya hazır delikanlısına da “kürrük” denilirdi. Atın tıfılına da tay derdik…  FELEĞİN SİLLESİ DEĞİL EŞEĞİN TEKMESİ AĞIR!

Eşek
tekmesinin nasıl bir şey olduğunu yedi veya sekiz yaşımda öğrendim. İnanınız, “Feleğin sillesi mi yoksa eşeğin tekmesi mi?”
sorusuna cevap vermek zor. İkisi de birbirinden fena. Söylediklerimi, o
yılların yaygın tabiriyle “eşşek depiği”
yememiş olan kavrayamaz.

Temmuz
sıcağından korunmam için birkaç haftalığına halamların Mahfesığmazdaki(*) bağlarına gönderilmiştim. Her sabah
kalkar kalkmaz dere denilen yamaca uzanıp önce iki üç tane dikenli incirle başlar, ardından bildiğimiz incirlere yönelirdim.
Genelde bir gün önceden belirlediğim incirlerden balını çıkarmış olanları seçip
kahvaltı öncesi eftiklenirdim (**).

O
kara günün sabahında da incir seçerken bana doğru yaklaşan eşek gülüyor gibiydi.
Dikkat kesilip ağız hareketlerini takibe aldım. Kısa aralıklarla gülüyordu
bence. Arkadaşlık önerisi gibi algılayıp
yaklaştım.
İşte, o dakikada değil, o saniyede kapkara kesilen gök yüzüne
doğru korkunç acılar içinde uçtuğumu fark ettim, o kadar… Bayılmışım. Nasıl bir
çığlık atmışsam, bağ ehlini baş ucumda gördüm. Tırnaklarım sökülmüş gibi ağrı senfonisini çalıyor, karın boşluğumda
katranlar kaynıyor gibiydi.
Kendime geldiğimde, hayvanın sahibi olan halaoğlumu
zavallıyı gebertircesine döverken gördüm. Kendi taşıtıydı. Sabah işe götürür,
akşam getirirdi.

KADERDE EŞEKTEN

DÜŞMEK DE VARMIŞ

Yaş
ya yirmi ya da bir yıl aşağı, bir yıl yukarı… Osmaniye’nin Sakızgediği Köyünde düğün davetlisiydik. Saatlerce yürüyerek gidilen
yerdi. Geceyi orada geçirdik. Sabah, köyün gençleriyle sohbetteyken konu eşeğe
geldi. Hiç binmediğimi öğrenince öyle
bir baktılar ki, kendimi Uranus’tan çıkıp kahve içmek üzere dünyaya gelen UFO
yolcusu gibi hissettim.
Nereden buldularsa, acele bir eşek getirdiler. İyi de,
bisiklet değil ki aç bacağını otur… Koskoca eşek bu!.. Anladılar, irice bir
kaya parçasına çekip basamak olanağı sağladılar. Semer yok; zavallının beli
incinmesin diye ön ayaklarına doğru yerleşmeye çalıştım. Birlikte gittiğim
arkadaşım Abdülkadir eşeğe şapka
takıp fotoğrafımı çekti. Hayvan, başındakinden kurtulmak istemiş olmalı, yere
eğilince tutunamayıp tırabzandan kayar gibi, fakat istem dışı, yeryüzüne ayak
bastım. Neyse ki eşeklik edip ben kayarken başını kaldırmadı. Kaldırsaydı “eşekten düşmüş gibi” olurdum mutlaka.

EŞEK ZEKİDİR VE

MUSİKİŞİNASTIR

Büyüklerimiz,
dağ yolunun tee asırlar önce eşekler tarafından açıldığını anlatırdı. Defalarca
duydum; bu zeki hayvan yokuşa sürdüğünüzde doğru çıkmaz, biraz sağa, biraz sola
yürüyerek yolu uzatır, buna karşın yokuş zorluğundan kurtulurmuş. Böyle böyle,
tepelere ulaşan yollar uzuuun yıllar önce açılmış. Bir yolda ciddi veya
tehlikeyle karşılaşılırsa, bir daha o yola sürmek neredeyse olanak dışıymış.
Beni “depikleyen” eşek de akıllıydı.
Halaoğlu akşam bağa dönerken semer üstünde uyur, hayvan o karanlıkta asla
şaşırmadan bağa ulaştırdığında uyandırılırdı.

Bir
dönemin büyük üstadı Refii Cevat Ulunay
da çalıştığı gazeteye gidip gelmek için çiftlik evinden eşekle çıkıp banliyö
istasyonuna gelir, akşam de trenden inip aynı eşekle eve dönerdi. Bu mâsum ve
çilekeş taşıt için çok övgüler yazmıştı Ulunay. Birinde de musikişinas olduğunu
belirtip “Anırması mahur makamındadır” diye kanıtlamıştı iddiasını.

(*) : Mahfe: Deve yolcularını güneşten,
yağmurdan korumak amacıyla çatılmış örtü ile yük taşımak üzere iki yana
konulmuş sandıklar. Mahfesığmaz yolunun iki yanı her yıl dal budak salan innep
çalılarıyla kaplı olduğunda kervan buradan geçerken zorlanırmış. Mahfesığmaz adı
işte bu dar yoldan kaynaklanmıştır.

(**): Eftiklenmek: Biraz bu, biraz şu yiyecekten aralıklarla azar azar yiyerek oyalanmak.   ( Yazar: Nurettin Çelmeoğlu)

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?