
ÇGC Eski Başkanı Erdoğan Varol'un Kaleminden
ÖĞRENMENİN SONU YOK
Makalemi yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda,
“Örenmenin Yaşı Yok” diye
mırıldanırken yakaladım kendimi. Nereden dilime takıldı? Onu da bilmiyorum.
Ancak bu söylemin yüzde- yüz doğru olduğuna eminim. Neden diye soracak olursanız? Şapkanızı önünüze koyup şöyle bir düşünün.
Neler ögreniyorum? Nereden öğreniyorum? Nasıl öğreniyorum? Niçin öğreniyorum?
gibi soruları kendinize bir -bir sorun. O zaman “öğrenmenin yaşı yok” söyleminin ne kadar doğru olduğunu
bulacaksanız.
*****
İnsanoğlu, dünyaya ayak bastığı andan itibaren
öğrenmeye başlar. İlk öğrendikleri yakın çevresinden, yani ailesinden olur ve “gözleme” dayalıdır. Bu öğrenme şekli,
yaşamı boyunca sürer. Çünkü öğrenme “taklitle”
başlar. Çocuklar büyüklerini taklit ederek çok şey öğrenirler. Bu konuda örnek
bulmak çok kolaydır. Mesela, babası gazete alan ve okuyan bir ergen, gazete ve
kitap okuyucusu olur. Ve bilgisi,
büyüklerini ne kadar gözlemler ve taklit ederse o kadar artar, çoğalır ve
büyür. Ba(ğ)zılarımız bu
davranışları içgüsel dürtülere bağlasa da, esas olan yukarıda anlattıklarımdır.
*****
Hepimiz çoğu zaman, "bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" sözünü
duymuşuzdur. Bu sözün neden söylendiği ve kim tarafından söylendiği insanlar
tarafından merak edilmektedir. Ancak “öğrenmenin
yaşı yok” deyimi ile çok yakın akrabadır.
Bu söz oldukça güzel ve anlamlı olması
sebebiyle, insanlar tarafından sıklıkla kullanılmaktadır. “Bana Bir Harf
Öğretenin Kırk Yıl Kölesi Olurum”
sözü kim tarafından dile getirilmiştir? Uzmalara göre bu sözü Hz. Ali
söylemiştir. Bilindiği gibi Hz. Ali Halifelerin
dördüncüsüdür. Bu sözü ile de, insanların doğruyu ya da yanlışı sadece
okumakla ve öğrenmekle başaracağından bahsetmektedir. İslamiyet gelmeden önce, kölelik oldukça popülerdi. Bu söz ile, kölelik
gibi bir konudan yalnızca bilgi ve ilim ile kurtulabileceğimizi ve bilimin
oldukça önemli olduğunu anlatmıştır.
*****
Günümüzde
bu yaklaşımı, en güzel Atatürk’ün söylemlerinde görürüz. Atatürk’ün bilim ve öğrenmekle ilgili bir çok sözü vardır. En
ünlülerinden biri de aşağıdakidir:
“Bu millet ve
memleket ilme ve irfana çok muhtaç; eğitim ve öğretim görmek için, ilim ve fen
almak için Avrupa’ya, Amerika’ya ve her tarafa çocuklarımızı göndermeye
mecburuz. İlim ve fen ve ihtisas nerede varsa,
sanat nerede varsa gidip öğrenmeye mecburuz. Çok çalışmaya
mecburuz. Çalışmak demek ise, boşuna yorulmak terlemek değildir. Zamanın
gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü medeni buluşlardan, azami
derecede yararlanmak zorunludur.”
Bu konuda başka birşey soylemek
nafiledir.
Daha doğrusu Gafelet ve Delalet’in
içine girer.
Görülmsi gereken
husus ise, Hazreti Ali ile Atatürk’ün söylemlerinin, arada yüzlerce yıl
olmasına karşın, birbirine çok benzemesidir.
Bu
seferlik de bu kadar.
Kalın
Sağlıcakla.
Pozantı
Gazetesi’nde beni okumaya devam edin.