
SEYYAR KAZYA’CILAR SEYYAR ZEPZECİİ’LER
Hilâf yok, abartı yok… Çocukluğumuzun Adana’sında ticaretin pek önemli bir kısmı sokakta, gerçekleştirilirdi. Beni en çok sütçü şaşırtmıştır. Yataktan kalkmadan önCe sesini duyardım; “Siid, siiid, sidılam” gibi bir şeyleri gür sesiyle tekrarlar dururdu. Defalarca pencereye koştum ama yıllar içinde bu sütçüyü bir kez bile göremedim. Ardından, aşağı yukarı onar dakika ara ile sebzecileringeçidi başlardı. Bunların dilinde sebze, zepze’leşmişti. Kaynamış nohutçu, nohut bekleyen tencere sahiplerince çağrılırdı.
Saat 10’a doğru “Taza datlı!” haykırışı baskın çıkar, bundan sonra da peş peşe kalaycı, lehimci, buzlu ayrancı, sülükçü, oduncu, eskici, kaynamış pancarcı, oyuncakçı, balıkçı, peynirci, düdüklü-horozlu şekerci, sakızlı-küncülücü, dondurmacı ve daha nice esnaf-ı revan (yürüyen esnaf) sökün ederdi.
Seyyar gazyağı satıcılarınıanımsayan son nesil sanırım bizimki ve belki bizden bir iki yaş küçüklerimizinkidir. O yıllarda elektriğin girdiği ev sayısı fazla değildi. Pek çoğunda hâlâ gaz yağı lâmbası kullanılıyordu. Bakkalarda da satılırdı ama, ahali seyyarlardan almayı tercih ederdi. 20 litrelik pırıl pırıl tenekelerden birini sırtına, diğerini eline alan satıcı “Kazayaaaauuu istiyeeeen!” diye bağırdıkça lâmbasını, şişesini kapan karşılardı. Uzaklaşmakta ise arkasından “Kazyaacııı!” diye bağırılarak durdurulurdu. Gaz yağı aynı zamanda bisiklet zincirindeki pasın sökülmesinde, katılaşmış yağlı boyanın inceltilmesinde ve boyalı fırçaların temizlenmesinde yararlı oluyordu. Satıcılar, asıl parayı boş tenekeleri satarakkazanıyordu. Teneke, çatıdan çite, bir çok işe yarardı çünkü. En çok ilgi gören esnaf ise sebze-meyve satıcıları idi. Bir kısmı eşekle, bir kısmı insan gücüne dayalı araba ile ama çoğunluğu orta halli manav tezgahı boyutlarında tablalarla hizmet ederdi.
İzinizle, yıllar önce naçizane karaladığım dizelerle konuyu tamamlamak istiyorum.
SOKAK ESNAFI
Sütçü, yoğurtçu, derken; başlardı tablacılar:
“Balcaan, banaduraa!..” davranır alıcılar
“Soğanlar niye küçük, yok mu bunun irisi?”
“Boyuna ne bakyon ki, bazarın en iyisi!..”
Kadınlar alış-veriş yaparken sürer sohbet
Zerzevat seçilirken, bir başkaydı muhabbet
Setik varsa, parasız alınırdı seleler,
Eşek üstü satılır iğne, iplik, düğmeler
“Odun yardırancılar”, balta-bıçkı gezerdi
Kesip biçer parçalar, bir de eve dizerdi
Tenekeci, kalaycı, kundura tamircisi
Uzaklardan duyulur, “Elaziz peynircisi”
“Eski ceket alırım, pantol, yelek, mantolar..”
“Hadi tazedir datlı, bal kovanı lokmalar!..”
“Haydi çok-çok; sakızlı, küncülü” “Al şekerci”
Tüttürdüğü dumanla, mağrurdu leblebici
Hallaçlar pek tuhaftı; “hamatroon!” parolası
“Pamuk attıran” imiş, bu sözcüğün anası
Daha nice satıcı, sıra sıra geçerdi,
Susamak dert olmazdı, her kapıdan içerdi
Pek canlıydı sokaklar, küçük çocukken bizler;
Sokakta satılırdı, has kumaş, ucuz bezler
Dondurmacı, ayrancı, şekerci, fırıldakçı
En çok şaşırtanı da, yüklü çeyiz sandıkçı
Yayla sakızdan tutun, sülüğe dek yolu var,
Satıcı, esnaf adam; ne sağı, ne solu var,
Mahallede kim varsa, herkesi tanırlardı,
Gurbete gidenlerin, hatırını sorarlardı
Sanki bizden biriydi, sokak satıcıları,
Paylaşırdı herkesle, neş’e ve acıları
Araştırmacı Yazar : (NURETTİN ÇELMEOĞLU)