
GAZETECİ DEDİĞİN!
Gazetemizin değerli okurları. Şimdiye kadar hep Adana Basın camiasındaki arkadaşlarımı anlattım. İzninizle bugün anılarımı anlatmayı bırakıp, başka bir konuya geçmek istiyorum. Adanalı gazetecileri anlatmayı önümüzdeki hafta sürdüreceğim.
Haber değeri olan her hikayeyi aktarmak, Basın Özgürülüğü ile Halkın haber alma hürriyetinin vazgeçilme özelliğidir. Basın özgürlüğünün güvencesi de budur. Yani Basın özgürlüğüdür…
*****
Bugün sizi basın tarihinin önemli, ancak pek dillendirilmeyen bir köşesine götüreceğim…
Size Solcu ve aynı zamanda Karl Marks’ın arkadaşı olan gazeteci john Swinton’u anlatacağım.
Swinton 1880’lerde New York Times’ta çalışan bir basın mensubu. Gazete zengin biri tarafından satın alındıktan sonra düzenlenen toplantıda, davetli gazeteciler basının onuruna kadeh kaldırmak üzere onu kürsüye çağırıyorlar.
Swinton elinde kadehiyle kürsüye çıkıyor. Kısa süren bir sessizlikten sonra;
“Dünya tarihinin şu anına dek, Amerika’da ‘Özgür ve bağımsız basın’ diye bir şey olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz biz de…”diye başlıyor sözlerine ve şöyle devam ediyor :
“Hiçbiriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda, yazdıklarınızın basılmayacağını önceden bilirsiniz. Çünkü çalıştığım gazete, bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için bir ücret ödüyor. İçinizde benzer biçimde benzer ücret alan başkaları da vardır.
Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan her hangi biri, sokakta başka bir iş arıyor olacaktır. Çalıştığım gazetenin her hangi bir sayısında, düşüncelerimi apaçık yazmaya kalksaydım, 24 saat dolmadan işimden atılırdım.
Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine ve iktidara dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de!
Öyleyse şimdi burada ‘bağımsız, özgür basının (!) şerefine (!) kadeh kaldırmak’ saçmalığı da nereden çıktı? Bizler, sahnenin arkasındaki zengin adamların ve emperyalistlerin oyuncakları ve kullarıyız.
Bizle,r ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız. Onlar ipleri çekiyorlar. Ve biz de dans ediyoruz. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı… Bizler entelektüel fa…”
Toplantıyı şaşkın bakışlar arasında terk eden Swinton, Gazeteden de istifa edip kimseden para almaksızın, ‘John Swinton’s Paper’ adlı tek yapraklı bir gazete çıkartmaya başlamış.
*****
Swinton’un hikayesi böyle. Özgürlük heykeline sahip bir ülkede, bir gazeteci böyle konuşuyorsa, hapishanedeki gazeteci sayısıyla rekor kıran, kuşatılması, zaptedilmesi, tekelleşmesi ve tek ses haline gelmesi büyük ölçüde tamamlanan bir medya ortamı için, ne söylenebiliriz acaba?
Bunu okuyucularımıza bırakıyoruz. Ancak şunu söylemeden de edemiyoruz.
Her dönemde entellektüel fa… olduğu gibi, özgür ve bağımsız “Gazetecilik”ve “Haberciliği” meslek onuruna yakışır şekilde yapanlar da bulunur.
Biz de ,meslek onuruna yaraşır gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Korksak da, endişe duysak da, doğru bildiğimizi yazacağız. Fısıltıyı bırakıp, bağıracağız.
Çünkü, bağımsızlık ve tarafsızlık, insana güven verip, dik durmayı öğretiyor. Bu öğreti de özgürlük ve onur getiriyor.
Bu seferlik de bu kadar!
Kalın Sağlıcakla!
Pozantı Gazetesi’de de beni okumaya devam edin
YAZAR: (ERDOĞAN VAROL)