
?Niyetçi? de sokak esnafından sayılırdı. Bu ismi neden aldıklarını bir türlü anlayamadım. Bana kalırsa, yarım falcı sayılırlardı. Tezgahları ahşaptı. Derinliği, yüksekliği 30´ar santim, uzunluğu da olsa olsa 50 santimlik, önü ızgaralı kafesten ibaretti. Kafeste bir çift tavşan yahut bir çift güvercin olurdu. Kafesin altındaki, anımsadığım kadarıyla 3 santim yüksekliğindeki çekmece, bir-bir buçuk santim genişliğindeki çıtaların ikişer milim aralıklarla yerleştirilmesinden ibaretti. Bu aralıklara katlanmış kağıt şeritler yerleştirilirdi. Son yıllarda göremez olduğumdan gençler için bu seyyar işyerinin fotoğrafını sunuyorum.
Meraklıları vardı. Sabah işe giderken yolu üstündeki
niyetçiye mutlaka uğrayıp katlanmış iki santim kadar genişliği olan katlanmış
kağıdı okumadığı takdirde gün boyu eksiklik duyardı bu tipler. Ayrıca, ara sıra
uğrayanlar ve bir de ?A-Aaa? nasıl bir şey acaba?? diyerek
yaklaşanlar vardı ki asıl parayı bunlardan kazanırdı niyetçiler.
Gelelim ?Niyet İşletmeciliği? hakkında
aklımda kalanları anlatmaya? Kendi deneyimimi anlatacağım. Lise öğrencisiydim.
Yolumun üstünde, Eskiistasyon Karakolunun biraz daha batısında, Yazlık İstiklal
Sineması kavşağındaki niyetçinin önünden her gün geçerdim. Birkaç kez de
müşterilerine güvercinlerle hizmet verişini merakla izlemiştim. Bizzat müşteri
oluşum, o gün güvercinler yerine tavşanları görmem nedeniyledir .
Beyaz, tombul, iki tavşan? 25 Kuruşu verdim. Niyetçi tavşanlardan birinin
kafesini açtı. Pembe gözlü sevimli hayvancık başını bir süre katlanmış kağıtlar
üzerinde gezdirdi. Sanki koklayarak seçiyor gibi kağıt
sıralarını birkaç kez taradıktan sonra birini çekip bıraktı.
İşlem bitmişti. Fakat operasyon yapılırken sağımda,
solumda biten birkaç kişi de merakla izliyordu. Onların meraklı izleyişlerini
ben de defalarca yaptığım için yadırgamadım. Fakat biri ?Aç hele ne
yazıyor?? diye konuşunca rahatsız oldum, ?Sana ne!..? diyerek
uzaklaştım. Biraz ilerledikten sonra okudum. Belki farklı sözcüklerle
yazılmıştı ama şöyle bir şeydi galiba: ?Kumral arkadaşına güvenme. Kısmetin
öğleden sonra açılacak. Uzak akrabadan sevinçli haber var. Üç vakitte seni
mutlu edecek olayla karşılaşacaksın?.
Bunun matbaada basılmış şeritlerden biri olduğunu
biliyordum ve yazılanların hiçbir dayanağı olmadığından emindim. Okula
geldiğimde unutmuştum bile. Ne zaman ki o arkadaşım tahtaya kalktı, o
zaman ?Lan bu olmasın!..? diye geçirdim içimden. Kumraldı ve
ikinci derecede yakın arkadaşım sayılırdı. Sınıfta İngilizcesi en yüksek iki
kişiden biri bendim, diğeri de o arkadaş. O, arada sırada 9 alırdı, benim
notlarım ise her zaman 10´du. Demek ki için için kıskanıyordu namussuz?
Sabahçıydık. Öğleden sonra babam 20 Lira verip ?Kış bitti, kendine yazlık ayakkabı al? deyince ?Ahha!..? dedim, ?Niyette yazılan çıktı vallaha!? O oldu, kumral arkadaşla selamı-sabahı kestim. Üç gündür İstanbul´dayım. Dün, metroda gördüm. O da beni görüp tanıdı ama, ikimiz de görmezden geldik? Binlerce kez basılmış, iki satırlık yazı ile aramız bu denli açılmıştı yani?

