DOLAR38,0293% -0.39
EURO43,6695% -0.49
STERLIN50,9551% 0.05
FRANG46,4227% -1.12
ALTIN4.054,69% -1,08
BITCOIN84.865,100.628
Hayriye EroğluTÜM YAZILARI

“SİPTİLLİ” HAKKINDA

Yayınlanma Tarihi :
“SİPTİLLİ” HAKKINDA

“SİPTİLLİ” HAKKINDA

Yaşıtlarım ve bizden üç-beş yaş daha küçük olanlar Siptilliyi iyi biliriz. Alışveriş etmişliğimiz var. Zamanımızın Siptilli’si, şimdiki Kocavezir İş Merkezi’nin bulunduğu alan ve çevresine yayılmış manavlar topluluğu, yani, meyve-sebze pazarı idi. İlk tanıdığımda, yanılmıyorsam 10’a 10 ahşap direklerle çatılmış, oluklu galvanize saç örtülü, yaklaşık 4’e 4 ebadında ve her tarafı açık dükkanlar şeklinde idi. Her dükkanın çatıya yakın ahşap kirişine çakılmış kırmızı levhasında, beyazla yazılmış, söz gelişi, “Manav Sabit Kabakçiçeği – No. 49”şeklinde tek tip levha olurdu.

Manavların rastgele tahta parçalarından çakılmış ufak tezgahları olurdu ki, buralara pahalı, turfanda mallar yerleştirilir, diğerleri yere yayılmış hasır veya kaneviçe çuvallar üstünde, yahut da küfelerde yer alırdı.

Siptilli pazarcılarının ortak özelliği, hemen hepsinin malını bağıra çağıra ve çoğu kez Hüseyni, Uşak yahut Mahurmakamında tanıtmasıydı.

SEPETLE ALIŞVERİŞ

Rahmetli annem zaman zaman sepeti koluma takar, elime de bir buçuk, iki lira vererek pazara yollardı. Koca sepeti zor taşıyabilecek kadar doldurmama rağmen, eve döndüğümde hala bozukluklar olurdu cebimde.

Alışverişi sepetle yapardık. Biraz daha asrisi, yumuşatılmış saz yapraklarından örülerek yapılmış zembil idi.

Sonraları fileyi icat ettiler. Ellili-Altmışlı yıllarda her evin birkaç filesi olurdu mutlaka. Pazar alışverişi de otomatikman fileye döndü tabii.

Pazarcıların kullandığı kese kağıdı, inşaat alanlarından toplanılmış çimento torbalarından yapılırdı. Siptilli’ye yakın evlerde işi-gücü bu olan birkaç aile vardı. En güçlüleri, çimento torbalarını yere vura vura, sözüm ona, çimento tozundan arındırır ve kat kat kağıt bir yanından kesilip-biçilip kese kağıdı haline getirilirdi.

Sanırım 60’lı yılların başında, Merhum Ali Sepici zamanında Siptilli dükkanları yenilendi, tezgahlar çok daha düzgün hale getirilirken alıcıların yağmurdan ve güneşten korunmaları da sağlandı.

“SİPTİLLİ” ADI NEREDEN GELİYOR?

İşte, bugüne dek yüzlerce kez sorup da asla cevap alamadığım soru. İşin fenası, yıllardır bazılarının bana gelip “Sen bilirsin; ne demek Siptilli?” diye sorması.

Baktım olmuyor, sözcüğü defalarca önüme koyup orasından kestim, burasından uladım ve nihayet “Sept” sözcüğünü yakaladım.Sept, Arapçada “Seebit”, yani (7) sözcüğünün yöremizdeki diyalekti.

Böyle bakarsak, haftanın 7 günü açık, 7 günü işleyen Pazaranlamına temel bulmuş oluruz. Belki de orijinali Sebitilli olarak çıkmış, zaman içinde Siptilli’ye dönüşmüştür. Bu tür dönüşümler, sesli harfi olmayan eski yazıda pek çok sözcükte rastlanır. Osmanlıca ile birlikte, farklı şivelerdeki Arapça’ya aşina biri olarak naçizane açıklamamız böyle.

Kelimenin ikinci yarısındaki “illi” ise, yine tahmin ederek söylüyorum, Arapça’da “bela” anlamındadır ve ilk harfi “ayn” ile yazılır. Belki de inanılmaz gürültüsünden-patırtısından dolayı “Yedi Bela” anlamında “Sebit‘illi”, buradan “Septilli” ve nihayet “Siptilli” olmuştur.

Bizim bildiğimiz Siptilli Cumhuriyet Dönemi eseridir. Daha önceki yeri ise, bugün Ortopedia ile Acıbadem Hastanelerinin kapladığı alanlardı. Zira buralarda Adana’nın pamuk işleyen ilk büyük fabrikaları yer alıyordu ve pazarcı için en mükemmel satış merkezi sayılabilirdi.

Ben, en çok sadece Siptilli’de bulabildiğimiz süzme camız yoğurdunuözlüyorum. Öyle nefis bir ayranı olurdu ki; ooof, offff!..

Araştırmacı Yazar: Nurettin Çelmeoğlu