
ANILARIMDAN
“Bir Şafak Eren Vardı” başlıklı yazıın ekinde yayınlanan fotoğrafta, rahmetli Serdar Aktakas’ın olması, beni başka anılara doğru savurdu. Bu fotoğrafın, bana neler anımsatttığını anlatmaya başlıyayım. Aslında, anımın Serdar Aktakas’la ilgisi yok. Ancak onun Adana’da Elektrik Fabrikası içinde bulunan lojmanında, geçtiği için onu bir kez daha rahmetle anmam gerekiyor.
Sanıyorum, Aytaç Durak’ın Belediye Başkanlığına seçildiği ilk dönemdi. Bir pazar günü evdeyken, o sıralar Adana Belediyesi’nde görevli olan Özer Öztep abim telefon etti.
Kekeliyerek, “Erdoğan” dedi. “Aytaç bey seninle görüşmek istiyor. Arabayı gönderiyoruz. Bin gel bekliyoruz”
Daveti geçiştirmek mümkün değildi. Adana Kentinin seçimle gelmiş Belediye Başkanını reddetmek olmazdı.
Araba geldi. Bindik. Belediye Binasına gideceğimizi düşünürken. Elektrik Fabrikası arazisi içinde bulunan Serdar Aktakas’ın lojmanına geldik. Gösterilen odaya girdim. İçeride Başkan Aytaç Durak, Özer Öztep ve Serdar Aktakas vardı. Ben girince, Serdar Aktakas izin isteyip çıktı.
Önce Özer abim konuştu. “Aytaç Bey’in seninle konşacakları var” diye kekelidi. Aytaç Durak ilk önce hoşgeldin diyerek, görüşmeyi kabul ettiğim için teşekkür etti. Ben de bir iki nezaket cümlesi sarfettiğimi anımsıyorum. O sıralar TRT Çukurova Bölge Haber Bürosu’nda belediye haberlerine baktığım için, konunun oraya çevrileceğini tahmin ediyordum.
Aytaç bey,“Erdoğan bey. Siz belediye haberleri ile görevliymişsiniz. Ancak bizim icraatlarımız, TRT bültenlerinde fazla yer almıyor. Bunun sebebi de, Aydın Remzi Yüregir Beymiş. Bunu da tesbit ettik. Onun için, biz onu emekliye sevkettirip, yerine sizi getirmek için çalışıyoruz. Haberiniz olsun.” dedi.
Çok şaşırmıştım. Ancak siyaseten bu işi yapabileceğini de biliyordum.
İtiraz ettim. “Aydın Remzi Yüregir, benim Adana’da olmamı sağlayan insan. Onun için ben bu tekliğinizi kabul edemem. Ona ihanet edemem” dedim. Ayrıca “Belediye haberlerinin çoğu Çukurova Radyosunda yayınlanıyor. Ancak çektiğimiz filmler merkeze, Ankara’ya gönderiliyor. Ankara’nın değerlendirmesine de fazla karışamıyoruz” dedim. Birkaç teknik konuyu daha anlattım. Çekilen görüntülerin Ankara’ya ham olarak, Turizm taksi ile gönderildiğini, o nedenle günü gününe de yayınlanamadığını sözlerime ekledim. Aytaç Durak’ın vücut dilinden pek tatmin olmadığını hissettim. İzin isteyip ayrıldım.
Eve döner dönmez Aydın Remzi Yüregir’i arayarak yanına gittim. Olayı başından sonuna kadar detayını atlamadan anlattım. Aydın abi teşekkür etti. “Bekleyip, göreceğiz”dedi.
Son olarak, Aytaç Durak’ın bu olayı bir mühendis gibi işleyip, kendi lehine çevirdiğidiğini ve başarılı olduğunu da söylemek gerekir.
Olay, Aydın Remzi Yüreğir’in İstanbul’a atanmasıyla son buldu.
Bu seferlik de bu kadar.
Kalın Sağlıcakla.
Pozantı Gazetesi’nde beni okumaya da devam edin…