DOLAR38,2552% 0.34
EURO43,8333% 0.15
STERLIN51,0885% 0.12
FRANG46,9242% 0.68
ALTIN4.076,87% 0,33
BITCOIN84.929,680.125
Hayriye EroğluTÜM YAZILARI

SOKAKLARDA “HENDEK”

Yayınlanma Tarihi :
SOKAKLARDA “HENDEK”

SOKAKLARDA “HENDEK” TEKNOLOJİSİ YER ALIRDI

Beynimin bir tarafında hayal meyal anıların dosyalandığı bir bölüm var. Zaman zaman bu bölüme girme dürtüm uyanır ve zorlayarak da olsa dalarım yarı şeffaf görüntüler yığınına…

İncelediğim son anı belgesi, sokaklarımızın iki yanındaki hendekler…

Her yerde aynı olup olmadığını söyleyemem ama bizim evin önünden geçen yaklaşık 70-80 santim genişliğinde ve orta noktası itibariyle 40 santim kadar derinlikte olmalıydı. Hendekler, yağmur sularının birikmesini önlemek amacıyla sokakların iki yanında açılmıştı.

Evlere giriş için ufacık köprücükler vardı. Çoğu ahşaptandı. Bazıları enlice bir kalasla, varlıklı olanlar küpeşteli demir köprü kullanarak evle sokak arası ulaşıma çözüm bulmuştu.

Yollarımızda beton hayal bile edilmemişti. Taş kaplama da yoktu. Her sonbahar bitimine doğru demir kasalı damperli kamyonlarla dökülen çakıl serilir, böylece yolumuzun geçilebilir olması sağlanırdı. Bu malzeme geçirimli olduğundan yüzeyde pek birikinti olmaz, sular hendeklere akar, buradan da güneye doğru taşınırdı.

Silik anılarımı zorlayarak söyleyebilirim; sokakların tahliyesini sağlayan bu hendekler, şimdiki Bakımyurdu Caddesi’nin solunda 3 metre kadar genişlikte açılmış kanalda sonlanır, bu kanal da Ağba dediğimiz bataklık-ormanlık çevreye kadar uzanırdı. Bataklığın Güney yanı ormanlıkmış. Ben görmedim. Büyüklerimizden ve oraları tanımış arkadaşlarımdan duyduğuma göre gür ve gür olduğu kadar sık ağaçlar arasına girmekten çekinirlermiş. Yılandan değil de, abartmak gibi olmasın, manda iriliğindeki domuzlar korkuturmuş.

Rahmetli Dünürüm Eyüp Ağba çocukluğunun yazlarını Camuzcu Köyünde geçirmiş. Söylediğine göre, karpuz tarlasına bekçi bulmak meseleymiş. Ne kadar gözü pek olursa olsun, tuttukları bekçi ertesi gün ya da en çok üç gün sonra “canavar var” diyerek bırakıp gidermiş. Canavar dedikleri de işte bu domuzlar. Tabii ki bataklığın ciddi bir yararı da var; mandalar, yani camızlar (Camuzlar)… Camuzcu Köyü de ismini  bu hayvanların bolluğundan almış zaten. Hoş, şimdilerde ilaç için bile bir tek camız bulamazsınız Camuzcu Köyü’nde, o başka.

Dönelim yine hendeklerimize… O vakitler insanlığın çevre bağlamında güzel günleriyle geçiyordu. Çünkü plastik henüz icat edilmemiş, edilmiş olsa da yaygınlaşmamıştı. Sebze, meyve daha çok sepetle, zembille taşınır, bakkaliye ürünleri de kağıt torbalara doldurulurdu. Bunları neden yazdığımı gençler anlayamayabilir. Şunun için yazdım, plastik devri öncesinde dünya çok daha temiz, çevre çok daha sağlıklıydı. Hendeklerimiz de tıkanmazdı kolay kolay. Arada sırada kürekle, kazmayla  ufak-tefek müdahaleler yeterli olurdu.

Aklım ermeye başladığında yöremizde sıtma ile mücadelebaşlamıştı. Hastalığın tedavisi bir yana, sıtmaya yol açan sineklerin kuluçka alanlarına da mazot sıkılırdı. Bu alanların en bereketlileri arasında elbette hendekler de sıra tutar, tabandaki havuzcuklarda biriken sular kuluçkaya güç-kuvvet verirdi. Mücadelenin temel öğesi mazotlu sırt pompalarıydı. Sıtma savaş görevlileri sokak sokak dolaşır, gerekli yerlere mazot püskürterek larva dediğimiz sinek öncesi kurtçukları yok etmeye çalışırlardı.

Kanalizasyon bizim sokağa 1953’te geldi. Kısa sürede Adana’nın her tarafına yayıldı ve kim bilirkaç asır hizmet vermiş olan hendekler tarihteki yerine çekildi, bir de beynimdeki yarı şeffaf anılar köşesine…