
Doğum günü; yaşlanmak mı, yaş almak mı?
Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Müdürü Basın Emekçisi Yusuf Aslan’nın, kendi doğum günü ile ilgili olarak yazmış olduğu bu yazıyı sizlerle paylaşıyoruz. Bu vesile ile de Yusuf Aslan’a, sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyoruz.
Bu soruyu son zamanlarda sıkça soruyorum…
Belki de yaşanmışlıklardan dolayı artık yaş almak değil de yaşlanmak gibi geliyor… Her sabah yeni doğan güne; büyük umutlarla uyanmayı bırakalı yıllar oldu. Yıpranmış, ağız dolusu gülmeyi unutmuş, birbirinin tıpatıp aynısı günlerle, son viraja doğru sürüklenmek; pek de hoş değil… Ancak; senin iradenin dışında da bir dünya olduğu gerçeği var…

Birçok kişiyle paylaştığım ortam; zaman zaman sıkıcı oluyor, haz vermiyor hatta ızdırap haline gelebiliyor. Çekip uzaklaşmak, yalnız kalmak hatta her şeye boş verip inzivaya çekilmek hissi yaratıyor. Küçük çıkarlar için harcanan dostluklar, iki yüzlülük dolu sinsilikler; gerilen sinirleri patlama noktasına getiriyor. Duruşu olmayan, omurgasız tiplerin revaçta olduğu, itibar gördüğü, kof efendiliklerin gırla gittiği aynı ortamları paylaşmak, zul oluyor!
Bilgi sahibi olmadan fikir üretenler, laf taşıyanlar, dedikodu bataklığında debelenip seni de içine çekmeye çalışanların sayısı her geçen gün artıyor.
Temiz kalabilmek zorlaşıyor. Dürüst kalmak neredeyse enayilik olarak algılanıyor. Doğru da söylesen; “mutlaka altında bir çapanoğlu vardır” diye atılan kinayeli bakışlar artık sinirlerimi laçka ediyor.
Çok karamsar bir yazı oldu, biliyorum…
“Gülmek; devrimci bir eylemdir” diyen kim bilmiyorum ama artık gülemiyorum. Halen sol memenin altındaki cevahir kararmadı ama bu gidişle O da artık “yeter” diyecek gibi geliyor… Yapacak fazla da bir şey yok… Akıntıya karşı yüzmek çok zor… Kendi kabuğuna çekilsen bile ille de bir zıpçıktı gelip seni buluyor. Sinir sistemini bozmak için olmadık bir anda bir laf ediyor… Zaten yapı olarak ‘sinirlenmeye’ hazırım…
Hayda! Al sana bir sorun…
Kelimeleri alt alta yazmak, klavyenin başında stres atmak, kendinle baş-başa kalıp sözcükleri sıralamak iyi geliyor. Ama bu kez de okuyan darlanacak diye hayıflanıyorum. Zaten merhum babam yıllar önce söylemişti; “Oğlum sen eşşeksin… Paramı yemesini bilmiyorsun. Bak kardeşlerin beni nasıl sömürüyor” diye…
Maddiyata değil; dostluğa, kardeşliğe önem verdiğim için hiç pişman olmadım ama zaman zaman ister istemez serzenişte bulundum. Benim hayatımda ‘keşke’ yok, ama yaşanmışlıklardan ders çıkardığım da pek söylenemez…
Gel de Mahsuni Baba’yı anma böyle bir günde…
Kurban gelir payın yoktur
Haftan yoktur ayın yoktur
Ankara’da dayın yoktur
Mamudo kurban niye doğdun?
Kısacası dostlar; yıllar değil insanlar yıpratıyor.
Yıllar yaş aldırıyor, insanlar yaşlandırıyor.
Konuk Yazar: Yusuf Aslan