1xbet betist supertotobet
Pozantı Gazetesi
webmaster forum

SOKAK HAMBALLARI

SOKAK HAMBALLARI
Bu haber 07 Eylül 2023 - 10:18 'de eklendi ve 317 views kez görüntülendi.

SOKAK HAMBALLARI

Hammal’ın Adanacasıydı “hambal”.  Bugün için aklımıza gelen tek anlam, “ücret karşılığında sırtında yük taşıyan kişi”… Çocukluğumuzda ise hambal veya hamal denildiğinde, sokağımızın iki yanındaki hendekler gelirdi aklımıza.

Sokak gibi sokaklarda olurdu bu hendekler. Sokak gibi olmayan sokaklar da vardı ki, şöyle yazıyoruz; sokak gibi olmayanlar, bir sülaleye ait geniş alan üzerinde, bir o yanda, bir bu yanda yer alan evler topluluğu arasındaki düzensiz yollar. İki tarafında avlu çiti bulunanlar, anlatmak istediklerimizdi. Zaten hamallar da, bu sokakların iki yanında yer alır, yağmur suyu ile evlerin atık sularını tahliye ederdi.

Uzun zaman geçtiği için bölük pörçük kareler şeklinde geliyor aklıma; genişliği 50 santim, 1 metre, derinliği de yaklaşık 40-50 santim kadardı. Ana görevi, yağmur sularını tahliye etmekti. Fakat evlerin curunları (*)  ile çamaşır leğenindeki kirli sular da bu hamallar vasıtasıyla taşınırdı…

O vakitler, hemen her avlu girişi, ara-sıra demirden yapılmışına rastlansa da, küçük tahta köprücüklerle mümkün olurdu. Yaz sıcağında, çabucak buharlaştığından ve üstelik sokak sakinlerinden çoğu bağda-dağda, köyde-yaylada olduğundan, pek su olmaz, fakat yine de fışkırmış otları besleyecek kadar ıslaklık sağlanırdı. Elbette ki, temizlik sabun, doğal soda ve kül sayesinde mümkün olabildiği için, bu kanallarda kimyasal ürün artığı falan olmazdı asla…

Çok uzun bir yürüyüşten sonra ancak erişebildiğimiz bir akraba evine yılda ya iki, ya da üç kez giderdik. Yüksekdolap’ın Yeşil köşesinde taban dövmeye başlar, on-onbeş dakika sonra kendimizi hergele yolunda bulurduk. Batıya doğru yüz – yüzeli metre yürüdükten sonra artık ev falan göremezdik. Toz içindeki yolun güney tarafında katran kokulu, siyahımsı kahverengi ile yeşile çalan bir dere, bu yolun karakteri gibiydi. Zamanla, sokak hamballarından gelen suların bu dereyi oluşturduğunu öğrendik.

KALE SURLARINA

BENZEYEN KARGI

 Hergele Yolu’nda, batıya doğru yürüdükçe, katranımsı sıvının güneş ışınlarını yansıttığı dere kenarındaki yeşil sur da daha bir yoğunlaşırdı. Kargıların oluşturduğu bir surdu bu. Bizim o yıllarda sadece “kargı” diye isimlendirdiğimiz bitkiye sonraları kamış ta dendiğini öğrendik. Hal bu ki, kamış sözcüğü, bizde şeker kamışı demekti.

Mükemmel bir çit duvarı olan kargılar, belki de katran görünüşlü bu deredeki kirli su sayesinde, minare boyu yükselir, hafif rüzgârda bile musikiyi anımsatan hışırtısına uymuş yaprakların nazenin salınımı gönüllere ferahlık verirdi.

Kargı, günlük yaşamımızda hayli yer alırdı.

En önce, kasnaklı kuş (uçurtma) yapmak için şarttı…

Her evde en az iki veya üç tane olan sepetler de kargıdan yapılırdı. Neredeyse bir çeyiz ürünü sayılacak türlü çaptaki seleler de kargıdan örülürdü.

Ova Adana’sında, ne kadar mütevazı olursa olsun derin bir kültürün günümüze abanmış anıtı gibi duran huğ’lar da kargı sayesinde ayakta kalırdı. Bir çok evin duvarları, kargıdan çatılır, iç ve dıştan iyice olgunlaştırılmış samanlı çamurla sıvanarak sıcağa, soğuğa karşı dayanıklı, mis gibi paneller elde edilirdi.

Kavallar da kargıdan yapılırdı… Elbette, atalarımızın gök kubbeye yayılmış nefesini toplayarak bir ilahi nağmeye dönüştüren o muhteşem neyler de, temelde kargıdan başka bir şey değildi. Nice hattat, kargıdan kesilmiş kalemi mürekkep hokkasına batırarak ne mükemmel hat levhaları oluşturmuştur, kim bilir!..

Bahçelerdeki fasulye sırıkları da kargıdan başka bir şey değildi. Bir de, erkenci kabak ekmiş bahçeciler, başta palmiye olmak üzere, türlü çeşitli yaprak demetlerini alttan üstten yerleştirilip bağlanmış kargıya tuttururlardı. Bu demetler, ilk akşam, toprak yuvalar içindeki kabak fidelerine kapatılır, sabah açılırdı. Böylece, kapak mahsulâtı, soğuktan korunabilirdi…

Yaşıtlarımızın çoğu, sokak hamballarını unutmuştur; eğer anımsatabildiysek, hele ki gelecek kuşaklara o yılların Adana’sından bir şeyler aktarabildiysek, ne mutlu bize…

(*) Curun: Tulumba veya muslukların önündeki küçük havuzcuk. Atık sular burada biriktirildikten sonra uygun zamanda boşaltılırdı.

ARAŞTIRMACI YAZAR: NURETTİN ÇELMEOĞLU

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER