1xbet betist supertotobet
Pozantı Gazetesi
webmaster forum

ALAMET-İ FARİKA’DAN TEE HORUZLU ŞEKERE!

ALAMET-İ FARİKA’DAN TEE HORUZLU ŞEKERE!
Bu haber 30 Kasım 2023 - 12:56 'de eklendi ve 543 views kez görüntülendi.

ALAMET-İ FARİKA’DAN TEE HORUZLU ŞEKERE!

Okumayı yeni yeni söktüğüm zamanlardı. “Yıl?” derseniz, sanırım 1953, belki 1954… Babam henüz yaşını tamamlamışken dedemin şehit haberi gelmiş. Savaş yılları… Yokluk, yoksulluk kasıp kavururken babaannem dört küçük çocuğuyla çetin mi çetin yaşam savaşı vermek zorunda…

Babam yıllarca ayakkabısı olan çocuklara imrenmiş. O çok sıkıntılı günlerden hıncını almak istercesine, bize bereket-bolluk yaşamı için titizlenirdi. Pantolon mu dikilecek; Yağcami karşı köşesindeki Simon’dan ithal kumaş beğenilir, aynı sokağın diğer ucundaki Terzi Naci’ye gidilirdi. Naci Amca, Adana zenginlerinin terzisiydi. Pantolonu bile provasız dikmezdi.

Ayakkabılarımı da, Ermeni Ustasından işin tüm sırlarını öğrenmiş ve artık mesleği değiştirmiş olan amcam mağaza mağaza dolaşarak alır, ya da beğenmez, özel üretim yaptırırdı. “Bacak kadar sabi” için böylesine masraf yapan babamın çocukları uğruna yaptığı israf, başta halalarım olmak üzere, tanıdıklar tarafından hayretle karşılanırdı.

ALÂMET-İ FARİKASI…

Pahalı ayakkabının sık-sık boyatılmasını da emretmişti babam. Haftada iki kez, Yugoslav Göçmeni boyacıma uğramak zorundaydım. Çoraplarımı korumak için topuk yanlarına oyun kâğıdı sokuşturup iki fırça kullanarak toz almasıyla başlardı gösterisi. Sahte sünger sanırım icat edilmemişti ki, doğal süngerle sürerdi boyayı. Fırçanın tahtasını boya sandığına vurunca çıkan “Tık!” sesi, “Ayak değiştir…” anlamındaydı. İki papuç da boyandıktan sonra uzun uzun fırçalanır, birinci tur parlaklık kazandırılırdı. Artık sıra cilâya gelmiş olurdu. Tenekeden yapılmış yuvarlak, bir-birbuçuk santim kalınlığındaki kutunun kapağını açınca, ortası çukurlaşmış, yeşilimsi bej renkli, koyu kıvamlı krem gibi cilâ çıkardı ortaya.

Boyacım, mendil büyüklüğünde, orası burası parlak boyalı bezi işaret ve orta parmağına gergince sarıp başlardı cilâ vurmaya. Her tık’la ayak değiştirtir, bir fırça, ardında bir cilâ daha, derken kadifeyle öyle bir parlatırdı ki, hani, bakınca suratımı göreceğim gibi gelirdi bana… İşini çok iyi yaptığı için olmalı, boyacıyı hep sanatçı gibi değerlendirirdim. Zaten orta okuldan sonra her türlü malzemeyi alıp kendi papuçlarımı kendim boyamaya başladım.

BURAYA NEREDEN GELDİK?

Cilâ kutusunun ortasında deniz feneri resmi vardı. Üst yarısında “Alâmet-i Farikası” yazılıydı. Alt yarısında da, “Nuri Leflef Kundura Cilâsı” ifadesi yer alıyordu. İşte ben o “Alâmet-i Farika” ifadesinin yanlış yazıldığını, aslında “İmalâtı Fabrika” veya daha da doğru olarak “Fabrika İmalâtı” olması gerektiğini düşünürdüm. Çünkü o yıllarda bir fabrika ürünleri, bir de el ürünleri olurdu. Örneğin, eritilmiş şeker rastgele oyulmuş tahta kalıptan tüyleri yolunmuş horoza azıcık benzer şekilde çıkarılır, ince tüple de içine üflenerek şişirilirdi. Buna bir de kargı dilimi sap takılınca olurdu horozlu şeker.  Satılırken de “Horozlu” değil, “Horuzlu” olurdu. Mahallemizin Topal Ali’si de tahta-çember-boya kullanarak çocuklara oyuncaklar falan yapardı. Bunlar, fabrika işi değildi.

Peki ya kardeşim, şuna doğru dürüst “Fabrika İmalâtı” demek varken ne diye “Alâmet-i Farika” yazarlar, bir türlü anlamazdım. O yaşta ve o yıllarda ben ne bilirim bunun “Benzerlerinden ayırmak için işaret” anlamına geldiğini. Hani şimdi bu da alafrangalaşıp logo veya amblem oldu ya, işte  bu da geçmişin “Alâmet-i Farikası” oluyor.

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER