1xbet betist supertotobet
Pozantı Gazetesi
webmaster forum

ÇOK DEVE OLURDU ÇOK…

ÇOK DEVE OLURDU ÇOK…
Bu haber 10 Ağustos 2023 - 10:22 'de eklendi ve 325 views kez görüntülendi.

ÇOK DEVE OLURDU ÇOK…

Çocukluğumda “Deve kervanı görmediğimiz gün olmazdı” desem yeri var. Bir kere, her ilk bahar başında yaylalara çıkan ve son bahar ortalarından itibaren ovaya dönen yörüklerin insan, çadır, zahire, giyim-kuşam, kilim, tezgah, aklınıza ne gelirse her türlü yükünü develer taşırdı. Göç katarlarında deflarca otuzu aşkın deve saydığımı anımsarım. Yaylacılar da, gidiş-gelişi deve ile yaparlardı. Birkaç aile günü saptayıp deveciyi çağırır ve, dinlediklerime göre yazıyorum,  akşamdan sabaha dek yol alarak, gündüzleri çeşmesi-suyu olan ağaçlık bir yerde dinlenerek iki günde yaylaya ulaşırlarmış.

Bizim zamanımızda televizyon yoktu… Bilgisayar henüz teknolojinin ana rahmine düşmemişti bile… Radyo yeni yeni tanınıyordu. Tahtadan, telden yapılma çok basit oyuncaklarımız dışındaki tek lüksümüz, eğlencemiz sokaklardı. Hastalar ve aşırı disiplin uygulanan evdekiler hariç,  Adana’nın bütün çocukları kahvaltıdan hemen sonra sokağa çıkardı. Çelik-çomak, ebeleme, çizgi, tapa (metal gazoz kapağı), kulüp (karton kutulu sigaraların ön yüzü), kafayla gol, ip atlama ve şu anda aklıma gelmeyen nice oyunlar sokakta kurulur, sokakta oynanırdı. Okul zamanında bile öğlenciler öğleye kadar, sabahçılar da ilk akşama kadar sokaktaydı. Kışta da, yağışın kesilmesinden en çok beş dakika sonra her avludan birer, üçer çocuk dışarı fırlar, hava ne kadar izin verirse o kadar süreyi dışarıda geçirirdi.

Çift kale futbol da sahalarda değil, sokağımızda oynanırdı. Motorlu araç pek nadir geçerdi.  At veya eşek arabaları için azıcık beklenir, ardından oyuna devam edilirdi. Futbolda en büyük ara deveciler geçerken verilirdi. Kervan görüldüğü andan itibaren sokağın bütün çocukları oyunu unutup kurulmuş gibi hep bir ağızdan sanırım hüseyni makamında bağırırdı:

   “De-ve deeee-veee… Yü-küüü biiiizeee… Boku siii-zeeee…”

Bana sokak yasaktı… Babam, küfür öğrenmemden, kavga etmemden, koşup terleyerek hasta olmamdan korkardı. Cıvıl cıvıl sesleri duydukça içim giderdi ama ortaokula kadar yasağı delemedim. Sokak yaşamını pencereden gördüğüm kadar biliyordum.

Rahmetli annem evi dip-bucak temizlerken beni pencereye, minder üstüne, “Şimdi askerler geçecek, develer geçecek” diyerek oturturdu. “Pencereye” derken, gerçekten pencereye otururdum. Evimizin duvar kalınlığı 50 santimden biraz daha fazlaydı ve cam-çerçeve dış yüzeyde olduğu için bağdaş kurup oturabileceğim kocaman yere sahiptim.

Kuşkusuz, en fazla yarım saat sonra develerin orasına, burasına elde örülmüş rengarenk kuşak ve kordonetlerle bağlanmış çan seslerini duyunca dikkat kesilirdim. Katarın rehberi eşekti. Üstündeki, eşeği nereye yönlendirirse, birerli kol sıralanmış ve birbirine kendirle bağlanmış develer de onu takip ederdi.

Geceyi Adana’da geçiren develerin park yeri, belki de park yerlerinden biri, Hacıbayram Meydanıydı.

Diyebilirim ki 1970’li yılların ortasına dek develeri görebiliyordum. Bir gün aklıma geldi; o zaman fark ettim; bir süredir hiç deve görmemiştim. Sordum, eş dost da aylardır hiç görmediklerini söylediler.

Bu her tarafı eğri hayvan, ne hikmetse, bir anda ortadan çekilmişti.

Araştırmacı -Yazar Nurettin ÇELMEOĞLU

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER